23 Aralık 2011 Cuma

sen

çok sevdiğim şarkılar gibiydin
dilimden düşmeyen
melodisi tamamdı da
sözleri bir türlü ezberlenmeyen

21 Kasım 2011 Pazartesi

21. yüzyıl, çok zorsun !!!



ne tam anlamıyla konuşabilirsiniz ne de susabilir. sizden her şeyi bilmenizi beklerler ama aslında işlerine hep hiçbir şey bilmemeniz gelir. istediğiniz gibi giyin(e)mez, farklı hobiler edin(e)mez, karşı çık(a)mazsınız. seç(e)mez ve sev(e)mezsiniz. güven, dostluk, paylaşmak,inanmak vs. bu gibi demode kalıplara hiç değinmiyorum. kulağa bir yerlerden tanıdık geliyor ama çıkaramıyoruz. çünkü maalesef çıkarlarımıza mağlubuz !



17 Ekim 2011 Pazartesi

biliyor musun?
biliyordum aslında her şeyi  ta en başından,
başı bile olmayan zamanlardan.
ben her solukta yüzyıllar çarptım sol yanımdan.
belki her defasında haklı çıkmaktı yoran
belki de çoğunlukla anlayamamam
olanı biteni, olmayıp da gideni...

...ve şimdi yine biliyorum
beklemek boşuna
yok gelecek falan
sadece bugün var!
ha bir de kuşlar var,
kanatları sadece özgürlüğün esiri
ağaçlar var,
gelen geçene minnetli
yağmur var,
selamı herkese kuvvetli
gökkuşağı var,
evrene umut parlayan
biz varız,
güzel günleri çağıran.

28 Eylül 2011 Çarşamba

her küslük içinde barındırır barışmanın umudunu

belki de onun en büyük çocukluğu da buydu...
   
                              -zöööö -

20 Ağustos 2011 Cumartesi

10 Ağustos 2011 Çarşamba

uzun zaman olmuş buraya yazmayalı. beni arayan soran olursa capayapmiszilli.blogspot.com da takılıyorum.:)) kendisini çocuğum gibi severim. siz de sevin tamam mı???

10 Nisan 2011 Pazar

bazen yolumuzu bulmak için kaybolmak gerekir
        ----zöööö-----

8 Nisan 2011 Cuma

şizooooo:D

evet bazen ciddi ciddi düşünüyorum-zaman zaman ciddileşebiliyorum- acaba çok mu anormalim ya da ne derece normalim diye? ama bakıyorum cevaplarım hiç normal değil.sonra arkadaşlarıma bakıyorum bir tanesi bile düzgün değil. kimilerinin tipi gerçekten idare eder öyle ki kendinizi onların da birer iyi aile çocuğu,annesiyle altın günlerine giden veya babalarıyla mutfak alışverişine giden,günde 2 kez dişlerini fırçalayıp saçlarını tarayan efendime söyleyeyim kararmamak için az kahve içen kişler olduğuna inandırabilirsiniz.ama durun yapmayın nolur!!!onlar öyle değil.yani onlar da benim gibi dengesiz. peki ben nasıl çekiyorum onları kendime. en iyisi dışarı çıkarken boynuma 'lütfen yaklaşmayın şizofreni olabilirim sizi de kendime benzetebilim!' yazılı bir karton asayım. kimbilir belki, işe yarar. kendim için değil insanlık için bu düşüncelerim. ya da 1 dk. insanlık benim neyime laa?? bu arada niye bu kadar saçmaladım bilmiyorum? peki siz niye okuyorsunuz? çok yazık şöyle bir hesap yaparsam bu yazıyı okuyarak tam olarak ömrünüzden 64sn. gitti. yani ortalama bir hızda okuyorsanız okuyamıyorsanız da boşverin SALLA GİTSİN!!!!

25 Şubat 2011 Cuma

   ah keşke umrunda olmuyor olabilse...gösterilen çabanın boşluğu niye uyandırmaz hala gerçeğe?her yokluğunda yıkılırsın ama yine de beklersin gelmeyeceğini bile bile...ne de olsa aklın hapistir gönlüne onun karanlığındadır sağır edercesine.en iyisi yeni pencereler açmak ufuklarda gökyüzünü içine almak.her açılan pencerede ışığı sarmak.önce korkarsın gözlerini kısarsın  ışık hücum ettikçe hücrelerine yanarsın sonra bakarsın ki ısıtmaya başlamış ve zaman geçtikçe kılavuz olmuş aydınlatmış yüreğini ve aklı ortaya çıkarmış.adeta bir kölenin özgürlüğü uğrunda verdiği mücadele gibi sonunda ölüm bile olsa özgürdür ışığına gerçeğine kavuşmuştur önemli olan o pencereyi açabilme cesaretinde gerisi aydınlık...

1 Şubat 2011 Salı

dünyanın bana sunduğu en güzel şeye hatta böylesine bir dünyaya yakışmayacak kadar güzel bi hediyeye sesleniyorum seni çok seviyorum iyi ki varsın sen olmasan ben ne yapardım? senin sıcaklığın olmadan nasıl da ısınırdım bu hayata? senin şefkat dolu bakışların olmasa nasıl sevmeyi öğrenirdim? senin sesin olmasa nasıl bulurdum dünyanın en güzel sesini? senin gülüşün olmasa nasıl da her tökezlediğimde toparlanıp ağlamayı kesmeyi başarabilirdim? senin ellerin olmasa nasıl da iyileşirdi yaralarım? sen benim ilk sevgilim ilk arkadaşım dostum ilk öğretmenim ilk yoldaşım ilk sırdaşım... senden uzak kalıyorum zaman zaman ama seni kalbimde gülüşümde gözyaşımda 19. yaş günü hediyem melek kolyemde taşıyorum. öyle olmasa nasıl başabilirim hala ayakta kalmayı? tanrının bana verdiği en güzel en değerli hediye sen olmasan ben olmazdım ki zaten. sen benim ilklerimsin ve tekimsin. anneciğim seni çok seviyorum nice yıllara nice anılar paylaşacağımız bütün dileklerimizin gerçek olacağı sağlıklı kalabalık mutlu huzurlu kahkalı nice yıllara sıcacık kalbinden öpüyorum seni...

27 Ocak 2011 Perşembe

25 Ocak 2011 Salı

    her şey eskiden güzeldi.gezmek,okumak,kavga etmek,küsmek hatta gülmek...çünkü o zaman aklınıza gelen her şeyi yalnız başınıza yapmazdınız mutlaka birileri olurdu ya da birilerinin mutlaka olacağı düşüncesi olurdu.şimdi ise çok farklı yüzlerce arkadaş ama birkaç tane dost var.onların da her istediğinde yanında olmayışı fazlasıyla can sıkıcı.kısacası bir gün dönüp baktığınızda yalnız olduğunuzu fark ediyorsunuz.dışarı çıkmak istediğinizde kimse yok ağlayacak gibi olduğunuzda başınızı yaslayacağınız bir omuz yok bir şeylere sinirlendiğinizde sizi yatıştıracak şefkat dolu bir ses yok espri yaptığınızda sizin kahkahanızdan başka gülüş yok ki o yalnızken pek kahkaha da olmuyor.ve git gide kırılgan olmaya başlıyorsunuz.hele de yeni insanlara kucak açtığınızda yaralanıyorsanız bu sefer de güvensizlik başlıyor.yani insanlığa saygınızı en kötüsü kendinize olan saygınızı kaybedip bambaşka biri halini alıyorsunuz.değişen dünyada içinizdeki çocuğu ihtiyarlatıyorsunuz.yani büyümek kötü bir şey çünkü git gide sizi dünden uzaklaştırıp düne bağlıyor...